Ankaraya İndik Ve Başlayalım Ankarayı dolaşmaya. =)
Aşti: aksiyon filmlerindeki zenci mahallelerini düşün. tekinsiz, tehlikeli mahalleleri. en az oralar kadar korkutur beni aşti. kolpanın her türlüsünü barındırıyormuş gibi bi hali var. sık sık 'giden yolcu katı peronlarında bekleyen otobüs kaptanlar'na fırça atan bi kadın sesi duyulur. tez zamanda peronları boşaltmalarını emreder. bir de tuvalette sifon olmadığından, tuvaletçi adam sık sık 'su dökelim beyler, su dökelim' diye kükrer. bu iki emir, ankara'nın emir veren bi şehir olduğunun apaçık ipucudur (birader ben bile tiksindim kendimden. bu nasıl kolpa bi bağlamadır? sunay akın'ın iftar programında bile görmedim böyle kolpa laf bağlayış)Metro: Ankara'nın en güzel yanı bence. ama 'son durak kızılay. inişler için lütfen kenar platformu kullanın' diyen kadının dediğini yapın. aman diyeyim, ters kapıdan inmeyin.
Kızılay, Bahçeli, Tunalı triosu: emo memo, rakçı makçı kızları kesmek için kızılay'ı; orta sınıf tiki genç kızları kesmek için bahçeli'yi; 30 yaş üzeri şık kadınlar için tunalı'yı tıklayınız. üçünü de istemem diyorsanız hiçbir tuşa basmadan ankara'yı yakından tanımamı bekleyiniz.
Tunus caddesi: vaudeville for vendetta'nın bi entrysi yüzünden aklıma enis caddesi olarak yerleşti burası. boktan bi yer lan. her taraf inşaat, toz duman. üst kısmı daha iyi tabii.
Konur, Yüksel, Karanfil triosu: üçü aynı sayılır bunların. bir de selanik var bunlara eklenebilecek. aynı sayılmaz aslında ama ben daha tam çözemedim hangisi hangisi... birinde bankta oturup gazete okunuyor, birinde mimarlar odassı var, birinde de bişey vardı ama şimdi hatırlayamıyorum.
Dost Kitabevi Önü Müdavimi Gençler: dost kitabevinin sahibi olsam hiç acımam adam başı birer ytl toplarım ben bunlardan. ya da camın önünü kapatıyorsunuz diye bi temiz sopa çekerim kalınca bi kitapla.
Plaklı Figüranlar Kahvesi: yerini tarif edebileceğimi sanmıyorum, açık konuşayım. ama güzel, nezih bi kafe. yemekleri de var. duvarlar eski film afişi dolu, şarkılar hep eskilerden. daha ne olsun... ama korkum şu ki, bi gün o duvarlarda fotoğrafları asılı figüranlar gelip kafeyi dağıtacak; ağız burun bırakmadan hepimize dayakların en büyüğünü taddıracak. ne bileyim, havasından etkilendim heralde.
Meşhur Köfteci Doktor: ssk işhanının (ssk işhanı da ne berbat bi yer be hacı) karşısında 4 masadan müteşekkil köfteci. adamda zerrece doktor tipi yok.. müzeyyen senar, zeki müren, yıldırım gürses filan çalar da ne yediğini unutturur adama.
Ulus: orospusu/pezevengi bol bi muhit imiş. ben bilmiyorum, arkadaşlar öyle söylüyor.
Demetevler Mahallesi: evet, orada oturuyorum (malesef). her şeyin en ucuzu burda. allah sizi inandırsın, 1 liraya ekmek arası tavuk satılıyor. muhteviyatını bilemem tabii.
meclisin yanından yukarı çıkan yol: ayrancıya gidiyormuş ama aşağı mı yukarı mı bilmiyorum.
Hoşdere Caddesi: travestiler çıkıyormuş geceleri. cadde üzerindeki koca pipiye (atakule) bağlıyorum ben bunu.
kızılay'da gazete satan gençler: gazete satıyorlar işte. ya da satamıyorlar, ben almıyorum bilemem.
güvenpark: 'ismi gibi güvenli olmalı burası' düsturuyla mı hareket edildi bilmiyorum ama zibil gibi çevik kuvvet polisi mevcut bu parkta.
YKM binası: nirengi noktası. Nedense herkez burda buluşuyor eskiden de Gima vardı kapadı şimdi de arayan arkadaşlar 'Lan eski GİMA varya Orda bekliyom ağaç oldum gel amk' diyerek telefonu kapatan çok arkadaş gördüm. :D
Olgunlar: atatürk bulvarında sola bakarak yürü. madenci heykelinin olduğu sokak işte. ya da cadde. korsan kitap dolu. 'buyrun yardımcı olalım' diyen garsondan bozma kitapçılar.. mustafa kitapevi var bir de. bana çok garip geldi bu isim. bülent gazetesi gibi.
Mithatpaşa, Ziya Gökalp, Meşrutiyet triosu: al birini vur ötekine. otoban gibi caddeler. bir de strazburg caddesi var sıhhiye tarafında. o da aynı bok.
0 yorum:
Yorum Gönder